Sevgili okurlar,
Bu hafta sizlere ‘Mülkiyet’ten ve ‘Kentli-mülkiyet ilişkisi’nden bahsetmek istiyorum. Modern zamanda mülkiyet ve birey kavramı iki önemli konudur. Günümüzde bu iki konu hakkında sürekli yeni fikirler ortaya atılmakta ve buna paralel olarak geçmişteki fikirler tartışılmaya, eleştirilmeye devam etmektedir.
İnsanoğlu, var oluşundan günümüze özgür bir yaşam ve haksızlığa uğramamış bir düzen içerisinde yaşamayı amaç edinmiştir. İnsanların güvenceli bir hayat yaşama isteği ve buna paralel olarak mülkiyet elde etme hakkı bugün de en çok tartışılan hukuksal güvence kavramını ortaya çıkarmıştır. Bu durumu liberalizmin teması gereği bireylerin haklı talepleri olarak açıklayabiliriz.
Fakat insanlar, kendi doğasındaki bencilliği yüzünden sürekli biriktirme peşinde koşmaktadır. İnsanların bir şeyleri biriktirmesi normal bir durum olarak görülebilir. Burada asıl üstünde durmamız gereken temel konu ise insanların ihtiyaçlarından daha fazlasını biriktirme çabasıdır.
Bu çılgınca sevda, yaşadığımız dünyayı koskocaman bir beton çöplüğüne dönüştürmeye devam ediyor.
Aklıma Goethe’nin bir şiiri geliyor. Alman edebiyatçı diyor ki:
“Biliyorum ki ben,
ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler dışında,
hiçbir şeye sahip değilim.
Biliyorum ki ben,
tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışında,
hiçbir şeye sahip değilim.”
Mülkiyet, tarih boyunca, değişik biçimlerde karşımıza çıkmıştır. Kimilerine göre varlığımızın bir sonucu olarak doğal bir hak, kimilerine göre ise bir grup açgözlü insanın doğadan ve toplumdan çaldıklarıydı.
Günümüz mülkiyet anlayışının sorgulanmadığı ve kamu yararı gözetmek gibi bir kaygıları olmadığı halde yaşanabilir bir kent hedefiyle ortaya konulduğu söylenen kentsel projelerde sıklıkla tekrarlanan; estetik ve işlevsel mimari çözümler, sürdürülebilir doğal kaynak kullanımı ve ekonomik kalkınma modelleri, katılımcı ve demokratik bir yerel yönetim, hatta ve hatta yönetişim gibi ifadeleri duyunca kendinden geçmemek mümkün mü? Bizce mümkün.
Çünkü yaşanabilir bir kent, ancak yaşanabilir bir düzende mümkün.